Uzun zamandır kahvaltı mekanı paylaşmıyorduk. Ama bu mekan
bugüne kadar paylaştıklarımız arasında bizce en iyisi. Manzarası yok, Nişantaşı’nda
şehir içinde küçük bir dükkan. Ama lezzet, kalite, memnuniyet açısından
gönlümüzde 1 numaraya oturdu.
Bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine biraz gecikmeli olarak
nihayet gidebildik. Ama haftasonu olması sebebiyle kapıdaki kuyruk bir hayli
uzundu. Yolumuz uzak olduğu için biraz geç kalmıştık ve biraz acıkmış olduğumuz için “acaba
başka bir yere mi gitsek?” diye düşünmedik değil. Ama bu mekan bize çok fazla
anlatıldığı için inat edip beklemeye karar verdik.
Karışıklık olmaması için kapıda isimlerimizi ve kişi
sayılarımızı not aldılar. Bekleme süresi bir hayli uzun olduğu için
kapıdakilere sıcacık çay ve atıştırmalık ikramı yapıldı. Bu ince davranış ile daha
içeri girmeden gönlümüzü kazandılar.
Kişi sayılarına göre içeride boşalan masalara misafirleri
yerleştiriyorlar ve sıra bu şekilde ilerliyor. Biz 1,5 saatte içeri girebildik.
Bu süre bir hayli uzun farkındayız ama biz beklemekte kararlıydık. Hafta sonu
ve havanın güzel olması sebebiyle kuyruk daha da uzadı. Hafta içi gidildiğinde
yarım saat gibi bir sürede içeri girilebiliceğini düşünüyorum.
Kapıda, köşede oturan ve sürekli bazlama yapıp pişiren
teyzemizin tatlı tatlı el sallaması karşılıyor sizi. Daha yemek yemeden yüzünüz
gülmeye başlıyor. Tatlı mavi masa örtüleri dekoratif çaydanlık ve masadaki
çiçekler hazır ve nazır bekliyor sizi. Servis çok hızlı. Oturduktan 2 dakika
sonra bazlamalarımız tabaklara konuldu ve servis başladı.
İlk defa geliyorsanız size kuralları baştan söylüyorlar. İki
kural var : Doymadan kalkmak yasak ve bittikçe yenisini isteyin.
Masadaki kahvaltılık çeşitlerini anlatmaya gerek yok. Çünkü yeterince
zengin. “Masada şu yoktu” diyebilecek birinin çıkacağını zannetmiyorum. Ama şunu
söylemem lazım, bugüne kadar yediğimiz en güzel pişi ve sucuğu yedik. Çok abartmış
olabiliriz. Ama kahvaltıda sucuk bizim için çok önemli. Zeytin peynirden çok
sucuğa bakarım.
Portakal suyu isteyip istemediğimizi sordular. Biz istedik. Meğersem
portakal suları ekstraymış. Bilseydik istemezdik. Olsun, vitamin aldık dedik
gülüp geçtik. Ama bunun dışında tekrar
istediğiniz hiçbir şey ekstra değil.
Çalışanlar çok tatlılar. Özellikle bazlama dağıtan arkadaş
çok sempatik. Size şakalar yapıp bazen trip bile atabiliyor. Kahvaltının yaratıcısı
olan Nurten Anne tüm masaları tek tek geziyor ve sanki evlatları, torunlarıymışız gibi “nasılsınız,
beğendiniz mi, afiyet olsun “ şeklinde herkesle tek tek konuşuyor.
Dışarıdaki uzun kuyruk sorununu sorduğumuzda Şubat ayında
Anadolu Yakasında Erenköy’de yeni şube açacaklarını ve Nişantaşı’ndaki şubenin
üst katını hizmete açacaklarını söylediler.
Bu güzel kahvaltı sonunda kişi başı 55 TL ödedik. Bu fiyat
dışında portakal suyuna 10 TL daha ödedik. Fiyat pahalı gelebilir. Ama çok güzel
doyduk ve beklediğimize değdi.
Ulaşım ise gayet basit Nişantaşı’nda The House Cafe’nin
yanındaki sokaktan girip 200 metre kadar yürüdüğünüzde sağda kalıyor. Nişantaşı’na
ulaşmak için Beşiktaş’tan otobüse binebilir veya Yenikapı metrosu ile Osmanbey’de
inebilirsiniz.
Çalışma saatleri: 09:00 – 17:00
Şimdiden afiyet olsun J
0 yorum:
Yorum Gönder